Erşan Kuneri 2. Sezon İncelemesi

Cem Yılmaz, sinema sektörüne giriş yapmasından bu yana sürdürdüğü geleneği bozmamış ve kendi keyfince, özgürce fikirlerini hayata geçirmiş diyebiliriz. Her şeyin birbirinin kopyası olduğu dönemimizde, farklı bir bakış açısı, farklı bir tarzla eserlerine devam ediyor. Bu cesurca değişim en kötü haliyle bile takdir edilesi bir davranış olmasına karşın; Erşan Kuneri, kötü değil; hatta yer yer güldüren, izleyicinin ‘‘izleme’’ sürecini çekici hale getirecek şekilde donatılmış gözüküyor. Kullanılan canlı renk paleti ilk etapta dikkati çekiyor ve dizinin sonuna kadar bunu sürdürmeyi başarıyor.

Kostümlerin oldukça emek sarfedilerek, ucuza kaçılmayarak yapıldığı gün gibi aşikar. Bu projenin gerek ilk sezonu gerek bu sezonunda en mutluluk verici ve seyredilesi kısmı da bu emeğe şahitlik ediyor olmak.

Cem Yılmaz’ın yaşlı Erşan tiplemesi; diyaloglarıyla, jest ve mimikleriyle çok başarılı. Makyaj kusursuz yapılmış. Eğer ufak bir eleştiri yapacak olursak yaşlı bir adama göre konuşma hızını yüksek buldum.

Dizinin hemen hemen her kısmında belli referanslar ve göndermeler mevcut. Bunları yakaladıkça dizinin kalitesi ve şakaları da daha iyi hale gelmekte. Genel seyircinin anlamasını kolaylaştırmak için minik ve dozunda bir çaba da var. Bu çabanın rahatsız etmiyor olması, benim kanaatimce oldukça iyi senaryoya yedirildiğini gösteriyor.

Erşan Kuneri; kendini ciddiye almayan ve hatta bu ciddiye almayışı göze sokarak belli eden bir dizi olmasına karşın dizideki bazı olayların hiçbir neden-sonuç ilişkisine bağlı olmadan bir anda oluyor olması, soruları cevapsız bırakıyor. Dizide bu durum bir önem teşkil etmese de her zaman olayların oluş biçiminin saçma da olsa bir yere bağlanıyor olması gerektiğini; seyircinin aklındaki olay örgüsünde boşluklar kalmamasının hikayeyi daha benimseteceğini ve akıcı hale getireceğini düşünüyorum. Öyle ki her noktasında gönderme olan bu dizinin, izlenirken beynimizi tamamen kapatıp sadece şakaları dinlemekten de fazlasını beklediğini düşünüyorum.

İlk bölümde gereksiz çıplaklık kullanıldığı düşünüyorum; bu düşüncem Erşan’ın önceden +18 filmler çekmesinden kaynaklanan bir mesleki deformasyon olduğunu da düşünüyorum.

Eleştiriler genel olarak mübalağa yöntemiyle yapılmış, bu da bir komedi dizisine oldukça uyumlu olmuş.

Cem Bey’e son zamanlarda yapılan kıyaslamalarda en çok dikkati çeken şey toplumum genel kesiminden kopmuş şakalar üretmesiydi. Bu dizide biraz daha genele hitap eden, kolayca arkadaş ortamlarında yapılacak şakalar üretmiş.

Filmlerde sık sık başvurulan, zekice plan örgüsüyle filmin sonunda bir anda izleyiciyi şaşırtan klasik hikayeyi oldukça güzel yazmış. Bunu ciddi ciddi yapanlardan bile iyi bir uyarlama olduğunu söylemek mümkün.

Dizinin ikinci yarısını; ilk yarısına göre daha zayıf buldum. Bunda benim müzikal sevmememin de bir payı olabilir. İlk yarıdaki şakalara daha çok güldüm.

Erşan ve ekibinin ‘‘gerçek’’ hayatlarındaki dinamiklerini izlemek oldukça keyifli fakat bu sekansları oldukça az izliyoruz. Bu da bize ekibin bir parçası gibi hissettirip dizinin içine çekmekte zorluk çıkartıyor. Sempatik ve sevilebilir oldukça fazla karakter olmasına karşın bu insanların gerçek kimliklerini tanıma fırsatımız pek olmuyor. Kısıtlı zamanda da çoğunlukla bir espri sıkıştırılıyor ve karakterler çok yüzeysel tanınabiliyor.

Oyuncularımız farklı filmlerde, farklı kıyafetler içinde oynuyor olsa da özünde hepsi aynı rolü canlandırıyor gibi. Hepsi çoğunlukla üzerine yapışan karakteri tekrar tekrar farklı konseptlerde canlandırıyor. Bu da bunca çeşitliliğin içerisinde fazla benzerlik yaratılmasına sebep oluyor.

Bu dizinin ismi Erşan Kuneri; bizler de bu diziyi açtığımızda aslında bir yerde Erşan Kuneri’nin maceralarını izlemeye giriyoruz. Farklı farklı filmler çekecek, hayallerinin peşinden gidecek, ekibiyle ortaya sinema eserleri çıkartacak bir insan. Fakat Erşan’ı tanıma fırsatımın olmayışı, bana Erşan’ın maceralarını değil de birbiriyle pek alakası olmayan 8 farklı karakomik film izliyor gibi hissettirdi.

İlk sezonunu daha çok beğendiğimi; ikinci sezonun da ilk 4 bölümünü, son 4 bölümüne tercih edeceğimi belirterek yazımı sonlandırıyor; okuduğunuz için teşekkür ediyorum.

Önceki
Önceki

Mystic River (2003)